GAZİANTEP'TE BİR ÇOCUK EFSANESİ
Kaç kere el değiştirip, kaç kere açılıp kapandığını Allah bilir. İsmi Balıklı Hamamı. Ama ne hamamın ortasındaki havuzda balık var. Ne de bu hamam Balıklı semtinde... Şimdi açık mı, kapalı mı dürüst olmak gerekirse onu da bilmiyoruz...
Ama şunu itiraf etmeliyiz ki, Şehreküstü- Kılınçoğlu Mahallesi'ndeki Balıklı Hamamı, 1990'larda 3 arkadaşın çocukluk evresinin unutulmazları arasındaydı...
Çocukların Balıklı Hamamı efsanesini daha iyi anlamak için önce, o dönemdeki çocuk-sokak ilişkisine değinelim....
1990'lar... İnsanların 'Gerçek haber mi- yoksa kurgu mu?' diye ayırt etmesinin zor olduğu (araştırma zahmetine de girmediği), Korcan Kararlı, Saadettin Teksoylu, Reha Muhtarlı, UFO'lu, cinli, canavarlı, ayinli (burada Kutsal Damacana esprisini es geçiyoruz) 'haber-programlarının' etkisi tüm yurdu sarmıştı...
O dönemde her memlekette olduğu gibi Gaziantep'te de bu UFO'lu, canavarlı, gulyabanili, zombili programların etkisiyle kulaktan kulağa şehir efsaneleri dolanmaya başlamış. Neymiş efendim? Asri Mezarlık'ta bir mezara nur inmiş. Herkes gökyüzünden inen o koca ışığı görmüş. Işığın indiği mezarda yatan sözde önemli bir zatmış. Yine aynı dönemde başka efsaneye göre 'Öldü' denilerek mezara gömülen bir kadın, güya ölmemiş ve ibret olsun diye (tövbestağfurullah ) bu aleme geri gönderilmiş. Bu (zombi) kadın iri ve parlak gözleri, metrelerce uzun tırnaklarıyla insanlara ibret vermek için Gaziantep'in karanlık ve kuytu sokaklarını dolaşırmış. Her nedense bu hikayeleri ilk uyduran kişiler de daha sonra laf kendilerine dönüp dolaşınca 'Bak ben demiştim, meğerse gerçekmiş' diye tüm bunlara en fanatik inanıcı olmaya başlamış...
Neyse sözü çok uzattım...
Yetişkinlerin tüm bu UFO'lu, gulyabanili, zombili hikayelerini siz bir de o dönem internet, oyun, bilgisayar, cep telefonu olmadığı için koca bir hayal dünyasında yaşayan çocukların kulak kabartarak dinlediğini düşünün...
Öyle de olmuş...
Daha önce sokaklarda saklambaç, duvardan duvara, körebe gibi tipik oyunları oynayan, Heman, Süperman, Kara Murat gibi kahramanları kendilerine örnek alan çocuklar bu defa kendilerine esrarengiz oyunlar 'icat etmiş'. Damda yatarken gökyüzünü izlerken kayan her yıldızı 'UFO' diye tanımlamak, akşam vakti sokaktan geçen gariban bir kadını 'cadı' ilan etmek, el arabasıyla eski toplayan Recep amcayı sokakta oynayan çocukları el arabasının altındaki bölmeye saklayıp daha sonra koyun gibi kesen bir caniye çevirmek bu hayal dünyasının gizemleri arasında olmuş...
Kılınçoğlu Mahallesi'ndeki yaklaşık yarım asırlık Balıklı Hamamı da o dönemler doğal olarak çocukların tüm bu hayal dünyasından nasibini almış. Sürekli el değiştirip açılıp kapanması da çocuklar arasında, 'hayalet yüzünden' söylentisine neden olmuş...
Yine hamamın kapalı olduğu günlerden bir gün sokakta oynayan üç arkadaş kapıyı aralık görünce uzun zamandır gitmedikleri bu esrarengiz hamamı dedektif gibi keşfetmeye koyulmuşlar. Dar merdivenlerden aşağıya inen çocuklar tepedeki minik pencerelerden sızan ışık huzmesinin zor aydınlattığı hamamın havuzlu ana bölmesine ulaşmış.
Ancak o da ne?
Hamam tam da hikayelerde anlatıldığı gibi... Sanki cadı hamamı kendine göre dayamış döşemiş...
Her tarafta salkım saçak kumaş parçaları kimi yerlerde üst üste dizilmiş. Ayrıca eskiden orta yerde şırıl şırıl akan havuzun suyunu da cadı içip kurutmuş... Ama kendisi henüz ortalıkta yokmuş...
Cadı aslında havuzlu bölmede değil de, iki kapıdan geçilerek girilebilen yıkanma bölümünde olmalıymış...
Gözleri karanlığa iyice alışan 3 çocuk daha karanlık olan bu bölmeye kimin girebilip, kimin giremeyeceğini kendi aralarında tartışırken, içerden ayak sesleriyle beraber kapılardan birinin açıldığı duyulmuş...
Az önce içeriye girmek için kimin daha kahraman olduğunu tartışan çocuklar, cadının bu 'Cehennem kapısını' gıcırdattığını duyunca bu sefer kimin önce canını kurtaracağının yarışına girerek arkalarına bile bakmadan merdivenlere koşmuş....
Ama işin aslı öyle değilmiş...
Çocuklar bu korkuyu uzun süre atlatamamış, rüyalarına başka başka türlerde girmiş bu olay. Ama sonradan öğrenmişler ki hamam da ne cadı varmış, ne de hamamı kumaşlardan kendine yuva yapmış. Hamamın içindeki kumaşlar hamamı kısa bir süreliğine depo olarak kiralayan fasoncunun kumaş parçalarıymış. 'Cehennem kapısını' açan kişi kişi ise büyük ihtimalle o kumaşları içeriye yerleştiren ve kapıyı da aralık bırakan işçiymiş
MZG
Ama şunu itiraf etmeliyiz ki, Şehreküstü- Kılınçoğlu Mahallesi'ndeki Balıklı Hamamı, 1990'larda 3 arkadaşın çocukluk evresinin unutulmazları arasındaydı...
Çocukların Balıklı Hamamı efsanesini daha iyi anlamak için önce, o dönemdeki çocuk-sokak ilişkisine değinelim....
1990'lar... İnsanların 'Gerçek haber mi- yoksa kurgu mu?' diye ayırt etmesinin zor olduğu (araştırma zahmetine de girmediği), Korcan Kararlı, Saadettin Teksoylu, Reha Muhtarlı, UFO'lu, cinli, canavarlı, ayinli (burada Kutsal Damacana esprisini es geçiyoruz) 'haber-programlarının' etkisi tüm yurdu sarmıştı...
O dönemde her memlekette olduğu gibi Gaziantep'te de bu UFO'lu, canavarlı, gulyabanili, zombili programların etkisiyle kulaktan kulağa şehir efsaneleri dolanmaya başlamış. Neymiş efendim? Asri Mezarlık'ta bir mezara nur inmiş. Herkes gökyüzünden inen o koca ışığı görmüş. Işığın indiği mezarda yatan sözde önemli bir zatmış. Yine aynı dönemde başka efsaneye göre 'Öldü' denilerek mezara gömülen bir kadın, güya ölmemiş ve ibret olsun diye (tövbestağfurullah ) bu aleme geri gönderilmiş. Bu (zombi) kadın iri ve parlak gözleri, metrelerce uzun tırnaklarıyla insanlara ibret vermek için Gaziantep'in karanlık ve kuytu sokaklarını dolaşırmış. Her nedense bu hikayeleri ilk uyduran kişiler de daha sonra laf kendilerine dönüp dolaşınca 'Bak ben demiştim, meğerse gerçekmiş' diye tüm bunlara en fanatik inanıcı olmaya başlamış...
Neyse sözü çok uzattım...
Yetişkinlerin tüm bu UFO'lu, gulyabanili, zombili hikayelerini siz bir de o dönem internet, oyun, bilgisayar, cep telefonu olmadığı için koca bir hayal dünyasında yaşayan çocukların kulak kabartarak dinlediğini düşünün...
Öyle de olmuş...
Daha önce sokaklarda saklambaç, duvardan duvara, körebe gibi tipik oyunları oynayan, Heman, Süperman, Kara Murat gibi kahramanları kendilerine örnek alan çocuklar bu defa kendilerine esrarengiz oyunlar 'icat etmiş'. Damda yatarken gökyüzünü izlerken kayan her yıldızı 'UFO' diye tanımlamak, akşam vakti sokaktan geçen gariban bir kadını 'cadı' ilan etmek, el arabasıyla eski toplayan Recep amcayı sokakta oynayan çocukları el arabasının altındaki bölmeye saklayıp daha sonra koyun gibi kesen bir caniye çevirmek bu hayal dünyasının gizemleri arasında olmuş...
Kılınçoğlu Mahallesi'ndeki yaklaşık yarım asırlık Balıklı Hamamı da o dönemler doğal olarak çocukların tüm bu hayal dünyasından nasibini almış. Sürekli el değiştirip açılıp kapanması da çocuklar arasında, 'hayalet yüzünden' söylentisine neden olmuş...
Yine hamamın kapalı olduğu günlerden bir gün sokakta oynayan üç arkadaş kapıyı aralık görünce uzun zamandır gitmedikleri bu esrarengiz hamamı dedektif gibi keşfetmeye koyulmuşlar. Dar merdivenlerden aşağıya inen çocuklar tepedeki minik pencerelerden sızan ışık huzmesinin zor aydınlattığı hamamın havuzlu ana bölmesine ulaşmış.
Ancak o da ne?
Hamam tam da hikayelerde anlatıldığı gibi... Sanki cadı hamamı kendine göre dayamış döşemiş...
Her tarafta salkım saçak kumaş parçaları kimi yerlerde üst üste dizilmiş. Ayrıca eskiden orta yerde şırıl şırıl akan havuzun suyunu da cadı içip kurutmuş... Ama kendisi henüz ortalıkta yokmuş...
Cadı aslında havuzlu bölmede değil de, iki kapıdan geçilerek girilebilen yıkanma bölümünde olmalıymış...
Gözleri karanlığa iyice alışan 3 çocuk daha karanlık olan bu bölmeye kimin girebilip, kimin giremeyeceğini kendi aralarında tartışırken, içerden ayak sesleriyle beraber kapılardan birinin açıldığı duyulmuş...
Az önce içeriye girmek için kimin daha kahraman olduğunu tartışan çocuklar, cadının bu 'Cehennem kapısını' gıcırdattığını duyunca bu sefer kimin önce canını kurtaracağının yarışına girerek arkalarına bile bakmadan merdivenlere koşmuş....
Ama işin aslı öyle değilmiş...
Çocuklar bu korkuyu uzun süre atlatamamış, rüyalarına başka başka türlerde girmiş bu olay. Ama sonradan öğrenmişler ki hamam da ne cadı varmış, ne de hamamı kumaşlardan kendine yuva yapmış. Hamamın içindeki kumaşlar hamamı kısa bir süreliğine depo olarak kiralayan fasoncunun kumaş parçalarıymış. 'Cehennem kapısını' açan kişi kişi ise büyük ihtimalle o kumaşları içeriye yerleştiren ve kapıyı da aralık bırakan işçiymiş
MZG
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder